14 Haziran 2017 Çarşamba

Sen Ey Nebi






Asırlar önce bir   masum doğdu
Nurdan kundak içinde
Yetimlerin en masumu, bebeklerin en nurlusu
Kainat coştu kaynaştı, semada bayram oldu
“Ümmeti ümmeti” dedi gelirken, yeryüzünün kızıl kıyametine
Güller açtı sinelerde pas tutmuşken yürekler
Ab-ı hayat fışkırdı kurumuş gözelerden
Bir müjde düştü bilinmez alemlerden
Umut olup mahlukata,dünyayı saran zulmeti boğdu
Sen ey Sevgili, ey Nebi
Sen ki; güllerin efendisi, Mekke’nin Muhammed-ül Emin’i
Sen gelince cihana, yerle bir oldu putlar
Padişahla köle artık aynı saftalar
Mutluluk arıyor gönüller şimdi, o gün de öyle idi
Mutlu idi ins-ü cin, hak ile sema
Öyle mutluluk ki zamanın adı “asr-ı saadet” idi
Kadınlar gerçekten kadın oldu, ana gibi ana
Cennetler serildi ayağının altına
Kız çocukları sormadı artık:
“Babacığım beni nereye götürüyorsun? ”
Küçük ayakları gerilemedi, hissederek yolculuğun vehametini
Anneler kınaladı kızlarını gene, kınalı kuzular gibi
Toprağa değil de erkeğine vermek için bu sefer
Babalar hıçkırıklarla kapatmak zorunda kalmadı, ellerini yüzüne
Kınalı kızlarını iterken çukurların içine.
Sen ey Rasul, ey Nebi,
Böyle bir günde geldin kainata can gibi
Ölmüş ruhlara yepyeni heyecan gibi
Ey gönüllere taht kuran Sultan
Ey sevgili; “Habibim” dedi sana Hz. Yezdan
Sen ki: “sen olmasaydın kainatı yaratmazdım” hitabına muhatap
Ümmetinin günahıyla olur sine-i pakin çak çak
Edepsiz edebiyat edebe döndü, seninle buldu can
Hubb-i Rasul ile aşkı tattı nasipdar canan.
Sen gidince ey Nebi
Biz ne yollara saptık
Açtığın yolu çalılarla kapattık, güllerini ateşe attık
Bilemedik kıymetini kadrini
Tez unuttuk ikinin ikincisi
Ali, Osman, Ömer’ini
Süslendi gözümüzde şu cife dünya
Gönlümüzde yer etti masiva
Senin yolundan gidemedik
Sana layık olmayı bilemedik
“Anam babam sana feda olsun ey Rasul” diyemedik
Hırkana sımsıkı yapışıp bekleyemedik
Sen ey Nebi
Sen ki; şefkatin meşalesiDermansız dertlerin tabibi
Sen ey; En Sevgili
Ne olur imdad eyle bize
Ne olur kaldır nikaabını bak kara yüzlerimize
Cennet yağmurları yağsın hüzün yüklü gönüllerimize
Şefaatinle şerefyab ­et
Yüzüm yok senden bunu istemeye, bilirim elbet
Cesaretim; merhametinin çokluğundandır
“Ümmetim” diye geldin “ümmetim” diye ağladığındandır
Bakma sen ne olur, aşmış isem haddimi
Yanıyor yüreğim firakınla bak, yanardağlar gibi
Nasibimiz, kadem-i mübarek’in tozu olsun yeter
Geldim kapına ya Rasul ben ki kıtmir-i esfer.

Meryem Şahin  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder